
Çok hızlı ve kalabalık geçen bir hafta sonundan sonra haftanın ilk iş gününü kendime ayırarak geçirmeye karar verdim. Planım tüm gün evde olup okumak, yazmak, sessizce oturmak ve egzersizimi yapmaktı.
Egzersizlerimi yapmaya, koşmaya ya da yoga pratiğine başlamaya çok nadir üşensem de bazı günler moduma göre benim de iç sesim yapmasam mı acaba diye sessizce soruyor. Tam da böylesi bir iç sesin beni miskinliğe sürükleyeceği sırada kendisine sus artık diyerek matımı salonun ortasına serdim. Egzersizimi tamamlamak için ihtiyacım olan; popomu koltuktan kaldıracak enerjiyi bulmak, “bugün yapmasak ne olur ki” diyen sesi durdurmak ve otuz dakika idi.
Egzersizi bitirip de bir soğuk duş üstüne kremlenirken hissettiğim şey tamamlamanın verdiği muhteşem hafiflikti -kasları çalıştırmış olmak, duş almak ve kremlenmiş olmanın da hafif hissetmekte ki katkısını yadsımıyorum tabii ki- Bir egzersizi tamamlamış olmakta ki bu güzel hissi; yapmayı, başlamayı planladığımız tüm işlerin sonunda hissedeceğimizi esasında hepimiz biliyoruz. Sadece bizi durduranın içimizden gelen bir sesin yarattığı ikilem olduğunu bilsek de kendisine hükmetmiyoruz.
Yapmayı planladığın şeyleri seni durdurmaya çalışan kendi sesinin aksine başlat. Nihayetinde hayatımızda ne yaparsak da yapmazsak da tek sorumlu kendimiziz. Yapmadıklarımız için ne çok yoğun iş saatlerimiz, ne çocuklarımız ne de gösterdiğimiz başka bir mazeret sebep olabilir.
Yapmayı planlayıp da tamamladığınız şeylerin çok olması dileği ile.