Biz, günümüz modern toplumlarının insanları, suya duyduğumuz ihtiyaç kadar yoğun onaylanmaya, kabul edilmeye, sevilmeye dair olan ihtiyacımız.
Kimisi işinden kimisi eşinden, kimisi arkadaşından kimisi anne babasından onay bekler de durur… Birisi güzelliği için, diğeri başarısı için, bir başkası iyi bir baba olduğu için…
Bizi onaylamasını istediklerimiz kimler ? Neden diğerleri tarafından kabul görmek ve bir şeylerin parçası olmak bizim için bu kadar önemli ?
Şüphesiz insan doğasının derinlerinden gelen, anne-baba-çocuk üçgenindeki koşullu sevgi öğretisi üzerinden gelişen bir konsept bu. Belki de atsan atamazsın satsan satamazsın. İlla ki bir yerlerden az biraz da olsa alkış duymak, ne güzel de yapmışssın aferin sana denilmesini bekler insan.
Peki bu beklediğimiz onaylamaları kimseye ihtiyaç duymadan, farkındalığımızla kendimize verebilmemiz mümkün değil mi ?
Neden kendimizi onaylamamız, kabul etmemiz ve kendimizi kendimiz sevmemiz bu denli önemli ? Neden diğerinin onayını beklemek kişi için bir sorundur ?
Diğerinin bize karşı gösterdiği kendi davranış biçimlerinden bağımsız, beklentide olmaksızın kendimizi kabul etmek, diğerinin onayına ihtiyaç duymamak nasıl da kişinin kendi gücünü kendisine verir. Nasıl da kendini olduğu gibi kabul eden, seven insan en güçlü insandır.
”why do you stay in prison, when the door is so wide open?” rumi
hem çok zor gibi geliyor insana hem de bir o kadar kolay. hele bir kez alışınca, geri dönüş mümkün değil.
geri dönüş olacak gibi değil =) not : yorumun altında ki onay tuşuna basıverdim ahaha